18 Nisan 2009 Cumartesi

Ebru ve Esma-i İlahi



Ebru ve Esma-i İlahi


Hasan Ahmet GÖKÇE

Ebrû sanatı hakkında temas edilmesi gereken bir diğer nokta da, ebrûnun geçmiş yüzyıllarda tasavvufî terbiye vasıtalarından birisi olarak kullanılmış olmasıdır. Öyle ki, asırlar boyu; "Ya Rabbi! Sen'in sıfatlarına rücû ediyorum, suyun üzerine renkleri açarken beni koru, yoksa ben kendimi Hâlık sanırım." diye dua edip, Rablerine sığınarak tekne açan ebrû sanatçıları, kendilerini sadece renklere yön vermekle muvazzaf bir vasıta gibi görmüş ve esas itibariyle zuhûrata tâbi olduklarını akıllarından hiç çıkarmamışlardır. Zîrâ onlara göre, kâinattaki bütün hâdiseleri olduğu gibi, ebrûyu da şekillendiren İlâhî bir kuvvettir ve ancak tesirine girdiği bu ilâhî gücü hisseden sanatçının eseri o ilâhî esintilerden nasibini alabilir.

İşte bu sebepledir ki; "Allah güzeldir, güzelliği sever." mealindeki hadîsin ışığında estetik zevkin şâhikalarında dolaşan ebrû sanatçıları, taklit edilmesi mümkün olmayan bu sanat dalının saklı hazinelerini keşfedebilmişlerdir.

Hiçbir ebrûnun bir diğerine benzememesinin, hattâ bir sanatçının aynı tekneden aldığı iki farklı ebrûnun dahi motif ve renk dağılımı bakımından çeşitlilik göstermesinin sırrı burada gizlidir. Bütün bunların yanında ebrû sanatçıları, teknedeki suyun gönüllerinin berraklığıyla doğruorantılı olduğuna inanmış ve şems-i İlâhî'den gelen hikmet ve aşk şuâlarının ancak aşk ile parlatılmış bir kalbe, oradan da tekneye düşeceğine inanmışlardır.

Onlara göre ebrû renklerinin tekneye olanca güzelliğiyle akması, ancak böyle bir kalble mümkündür. Çünkü ebrû teknesi musahhar bir âlemdir. Bu mahdut âlemde, sanatçının samimiyetine göre, Esmâ-i İlâhî'nin tecellileri akseder. Damlalar, âlem-i kebîr olan gönülden âlem-i sağîr olan tekneye düşer ve ebrû adını alır. Bu bakımdan ebrû, Esmâ'nın sudaki tecellisi olarak kabul edilir. Bu hususta ebrû sanatının bu günlere gelmesinde çok büyük emekleri olan Mustafa Esat Düzgünman'ın Ebrûname isimli şiirinden alınan şu mısralar kayda değerdir:

"Ebrûdaki görünen şu nukâşâta iyi bak!
Şuûnât-ı İlâhî'dir sıfatından ayân Hakk.
Nakş-ı sun'un pertevinden Hubb-i Rahmân âşikâr,
Rü'yetullâh sırrıdır bu, müsemmâdır her varak.
Zan etme ki bu eşkâlin hâlikıyız senle ben!
Gâfil olup şirke dalma! Bir Fâil'dir iş gören.
Fırça, çanak, boya, tekne vâsıtadır bilmiş ol!
Hep suver-i ilmîyyedir mezâhirde görünen."


Kaynaklar


M. Uğur Derman; Türk Sanatında Ebrû, Akbank Yayınları, İstanbul, 1977.- Fuat Başar, Yavuz Tiryaki; Türk Ebrû Sanatı, Gözen Yayınları, İstanbul, 2006.- Gülseren Sönmez; Gelenekselden Günümüze Ebrû, İnkılâp Yayınları, İstanbul, 2007.- Turan M. Türkmenoğlu; Sudaki Nakış Ebrû, Milenyum Yayınları, İstanbul, 1999.- Salih Elhan; Yapım Yöntemleriyle Ebrû Sanatı, Murat Kitapevi Yayını, Ankara, 2004.- Ömer Faruk Dere; Ebrû Sanatı, İSMEK Yayınları, İstanbul, 2007- Hatice Sarı; Mustafa Düzgünman'ın Ebrû Sanatına ve Eğitimine Katkısı, Yüksek Lisans Tezi, Ankara, 2008.- Sadrettin Özçimi; Geçmişten Geleceğe Türk Ebrû Sanatı, İSMEK Türk Kitap Sanatları Sempozyumu, İstanbul, 2007.